Sen benim en kıymetlimsin...
Dün gibi denir ya, öyle gerçekten. Sabaha kadar baş parmağımı sıkı sıkı tutarak uyuması, gelişiyle birlikte yeni bir dünyaya adım atmamız. O an anlamlandıramadığın tüm duyguların iç içe geçmesi...
İşte tam bugün 17 yıl oldu...
Anneliğimin başında okuyarak öğrenmeye çalıştığım ardından deneyimler kazandığım ve son noktada tüm eğitimlerin içinde bulunarak ve hayatımıza katarak bir çok durumun üstesinden gelmeyi başardığımız küçük kurbağamsın sen.
Farklı gelişen annesi olarak her gün her anımız kolaylıkla geçmedi tabiki ancak hem benim hem oğlumun gelişimine katkıda bulundu. Ben bunları şimdiki Birgül olarak görüyor ve söylüyorum.
Ve iyi ki hayatımızdasın. Yaşamını paylaşacağın ailen olarak bizi seçmişsin. İyi ki💖Her gün biraz daha ivme kazanarak kendi hayatını idame ettirebileceğini görmek, işte bu paha biçilemez küçük adam.
💚
Glutensiz Cookie
Kim hayır diyebilir ki sana, üstelik bu kadar da masumken.
Degil mi ama...
Serinlemeye başlayan bu günlerde sıcacık bir kahvenin yanında vanilya kokusunun evinizi sardığı, rafine şeker olmadan tatlanan, içinde bir gram pişmanlık barındırmayan muhteşem bir kurabiyeye ne dersiniz?
Sabırsızlanmaya başladım sanki.
- 4 yemek kaşığı bitkisel margarin
- 2.5 su bardağı pirinç ve kestane unu karışımı
- 1.5 çay kaşığı kabartma tozu
- 1 çay kaşığı mix gom
- 1/2 çay bardağı badem kreması
- 1/2 çay bardağı agave şurubu
- 1/2 çay kaşığı vanilya özü
- 1 çay bardağı sütsüz damla çikolata
- Margarin, kabartma tozu, mix gom, badem kreması, agave şurubunu ve vanilya özünü derin bir kasede karıştıralım.
- Azar azar un karışımını ilave edelim.
- 1/2 çay bardağı damla çikolatayı ekleyelim, yoğuralım.
- 15-20 dakika kadar hamuru dinlendirelim.
- Şekil verelim ve kurabiyelerin üzerine damla çikolataların kalanını ekleyelim.
- 165 derecede yaklaşık 20-25 dakika pişirelim.
- Pişen kurabiyeleri soğuması için telin üzerine alalım. Fırından çıktığında hafif yumuşak kalmış olması pişmemiş hissiyatı yaşatabilir ama sizi yanıltmasın. Soğudukça sertleşecektir.
Afiyet olsun...
Badem Kremalı Sebze
Kereviz sever misin? Mutfağında ne kadar kullanırsın? Kereviz sapları veya kökü çiğ ya da pişirilerek tüketilebilir. Keskin kokusundan dolayı bir adım daha geri durulabiliyor olabilirsiniz ancak bazı püf noktaları lezzetlendirmek açısından kullanıldığında, vazgeçemeyeceğimiz tatlar olarak dönüş sağlıyor. Çorba, salata ve sulu yemeklerde sarımsak ve krema benim tercihim oluyor. Smoothie yapımında ise en çok elma, limon ve zencefil destekçim oluyor. Bugün ise sulu bir yemekle karşınızdayım. Umarım sizlerde denersiniz.
- 1 kereviz sapı
- 2 havuç
- 2 patates
- 1 sarımsak
- Karabiber
- Tuz
- 1 çay bardağı badem kreması
- Tüm sebzeleri ince doğrayalım, kısık ateşte kavuralım.
- Sebzeler yumuşamaya başladığında sarımsağı ezip ilave edelim, karabiber ve tuzu ilave edelim.
- En son kremayı ilave edip sebzelerin çekmesini bekleyelim.
Lezzetine doyamayacağınız Badem Kremalı Sebze yemeğiniz hazır
Bal olsun...
Bademin hurmanın faydalarını artık herkes çok iyi biliyor diye düşünüyorum. Evde, içeriğinde süt olmayan çikolatadan bar yapsak, atıştırma saatlerinde sağlıklı bir altarnetif daha oluştursak, ne dersiniz? Ben tadına da içeriğine de bayıldım. Yedikten sonra pişmanlık duymayacağınız, anın tadını çıkaracağınız enfes lezzet
- 1 su bardağı badem
- 10 tane hurma
- 1/2 çay bardağı badem sütü
- 1 tatlı kaşığı fıstık ezmesi
- 1 paket bitter vegan çikolata
- Bademi rondoda çekelim kaseye alalım.
- Hurmaların üzerine badem sütünü ilave edip rondoda çekelim. Kaşık yardımıyla karıştıralım.
- Fıstık ezmesini ilave edelim, yoğuralım.
- Yağlı kağıt üzerine alıp şekil verelim.
- Yaklaşık 15 dakika kadar buzdolabında bekletelim.
- Çikolatayı benmari usülü eritelim ve spatula yardımıyla tüm ezmenin etrafını kaplayalım.
- Derin dondurucuda 5 dakika bekletelim.
Afiyet olsun
Fırında Bal Kabağı
Kışın en çok kullanılan bal kabağının tatlısına bayılırım ancak ben bu bayıldığım lezzetin kullanıldığı alanı sadece tatlı olarak bırakmam daha bir çok tarife de lezzet katarım. Çorbası, zeytinyağlısı, salatası hepsinin de ayrı ayrı damaklarda bıraktığı tat farklıdır. Korkmadan denemeliyiz. Alışkanlıklarımız bizi hep kendine çeker, konfor alanımızdan çıkıp farklı olanı keşfetmek hayatınıza yeni tatlar yeni deneyimler kazandırmak heyecan verici olabilir. Sadece biraz kararlılık gerektiren bu durumda mutfakta da kendi yemek kültürümüze yenilikleri katmaktan keyif almalıyız dedikten sonra size klasik kabak tatlısının agave versiyonuyla sunum yapayım.😋Aslında agave veyahut diğer tatlandırıcı grup katılmadan da bal kabağı lezzetli olur ancak fırında agave ile gayet hafif ve lezzetli bir tat çıkmış oldu. Siz de deneyin bakalım beğenecekmisiniz.
*Agave şurubu bir çok market ve internet sitesinde mevcut, bulunması daha kolay artık
500 gr bal kabağı
4 çorba kaşığı agave şurubu
7-8 tane karanfil
Bal kabağını ince doğrayalım.
Fırın kabına aldığımız kabakların üzerine agave şurubu gezdirelim.
Karanfili de ilave edip fırında 180 derecede yaklaşık 30 dakika pişirelim.
Afiyet olsun.
Fırında Sebzeli Mantar Dolması
Harika ve besleyici bir tarif var bugün. Mantar sever misiniz? Ben çok severim ve sık sık yemeklerimde de kullanırım. Yüksek protein ve B vitamini bakımından zengin olan mantarı tüm öğünlerde farklı farklı lezzetlendirerek tüketiyoruz. Bir çok çeşidi olduğu gibi zehirli olanları da mevcut bildiğiniz gibi. Hal böyleyken mantarı güvendiğimiz, bildiğimiz yerlerden temin etmek de fayda var. Dünyada en çok tüketilen kültür mantarının bir çeşidi olan portabello mantarıyla hazırlaması pratik ve bir kadar da lezzetli tarif hazırladım.
Hadi başlayalım...
6 adet portabello mantarı
1 adet pırasa
1 kabak
1/2 sarı biber
1/2 kırmızı biber
2 yeşil biber
3 küçük havuç
1 diş sarımsak
1/2 çay bardağı zeytinyağ
Mantar dışındaki tüm malzemeyi olabildiğince ufak doğrayalım.
Mantarların sap kısımlarını da içine minik doğrayalım.
Derin bir tavada biraz kavuralım.
Kavrulan malzemeyi temizlediğimiz mantarların içine doldurup, 180 derecede 20-25 dakika arası pişirelim.
Afiyet olsun...
Fransa’daki evimizin bahçesinde bu gelişimde tamda mevsimi olan böğürtlenler karşıladı beni. Nasıl da güzeller. Dikenler arasından icazet alarak, sana verdiği tüm güzelliklere şükranlarını sunarak dalından bir bir ayırdım. Toplaması meşakkatli ama bir o kadar da lezzetli böğürtlenleri değerlendirmezsek olmazdı tabii. Bu başlangıç, dahası elbette gelecek.
- 1 su bardağı badem sütü
- 1/3 su bardağı sıvı yağ
- 1/2 su bardağı keçi boynuzu özü
- 1 yumurta sarısı
- Yarım limon kabuğu rendesi
- 1 su bardağı pirinç unu
- 1 çay kaşığı mix gom ya da karnıyarık otu tohumu tozu
- 2 çay kaşığı kabartma tozu
- 1/2 su bardağı nohut unu
- Derin bir kasede badem sütü, sıvı yağ ve keçi boynuzu özünü çırpalım.
- Beyazını ayırdığımız yumurta sarısını ilave edelim.
- Ardından limon kabuğu rendesini ekleyelim.
- Pirinç ununu ilave ederken mix gom ve kabartma tozunu unla birlikte karıştıralım.
- En son nohut ununu ilave ettik mi kekimiz pişirmeye hazır.
- 165. Derecede yaklaşık yarım saat pişirelim.
- Bıçakla pişip pişmedi-ini kontrol edelim.
- Bir de 20 dakika sonrası kontrol için fırın kapağını açabiliriz, unutmayalım.
Kendimi nadasa bırakmış gibi hissediyorum, uzun süredir yazmayınca. Her gün mutlaka ocakta yemek kaynıyor ancak videolandırıp, editlemek sonrasında aktarmak zorlaşabiliyor. Olabildiğince yakın aralıklar ile tekrar sizlerle olmaya devam etmeliyim, farkındayım😊. En son konservelere gömülmüş olarak mutfakta yaşıyorduk. Evet konserve yapım işi annemde dolayısıyla mutfakta ona rezerve. Tabi annemin yaptığı konserveler dışında efsane bir glütensiz tarhana yapımı var ki....Denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Bayıldım... Tamam hadi bugünkü tarife dönelim artık.
Pratik aynı zamanda besleyici bir salata tarifi. A vitamini kaynağı olan özellikle göz sağlığı için vazgeçilmezlerden olan havuç ve şifa kaynağı olan protein ihtiyacımızı karşılayan bademin buluşması. Birde üzerine sarımsaklı zeytinyağ sos geldi mi. Off diyorum. Sadece beş dakikanızı alacak. Mutfak sizi bekler😉
2 havuç
1 çay bardağı badem
2 çorba kaşığı zeytinyağ
1 diş sarımsak
Tuz
Rendelenmiş havuçların üzerine iri çekilmiş bademleri ekliyoruz.
Ayrı bir kasede zeytinyağ, rendelenmiş sarımsak ve tuzu karıştıralım.
Salatanın üzerine gezdirelim.
Afiyet olsun...
Hindistan Cevizi Kurabiyesi
- 1 su bardağı hindistan cevizi unu
- 1 çorba kaşığı karışık filiz unu
- 3/1 su bardağı elma suyu konsantresi
- 1.5 çay bardağı hindistan cevizi kreması
- 2 çorba kaşığı orkide vegan bitkisel yağ
- 1 çay kaşığı mix gom
- 3 çorba kaşığı hindistan cevizi rendesi
- Tüm malzemeyi yoğuralım.
- Hindistan cevizi rendesine bulayalım.
- 150 derecede 1çok 5 dakika kadar pişirelim.
Afiyet olsun...😊😉
Karabuğdayı lezzetlendirmek bu sefer de bademe düştü. Sever misiniz bilmiyorum ama ben karabuğday ekmeğini çok severim, oğlumda öyle. İçerisine bir de bademin de eklenmesiyle besleyiciliğini daha da arttırmış oluyoruz. Vazgeçilmez atıştırmalıklarımızın arasında olan badem mutfağımızdan hiç eksik olmaz. Hadi siz de deneyin, bakalım sevecek misiniz...
- 2 su bardağı karabuğday unu
- 1/2 su bardağı badem sütü
- 1/2 su bardağı ılık su
- 2 çay kaşığı mis gom ya da karnıyarık otu tohumu tozu
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 paket glutensiz maya
- Un, tuz, mix gom ve mayayı bir kasede karıştırıyoruz.
- Sonrasında sıvıları ekliyoruz ve kaşık yardımıyla karıştırıyoruz
- Bir saat kadar mayalanmaya bırakıyoruz.
- Mayalanan hamuru iki eşit parçaya ayırıp birbirinin üzerinden geçirerek şekil veriyoruz.
- Tekrar 45 dakika kadar mayalanmaya bırakıyoruz.
- 180 derecelik fırında yaklaşık bir saat kadar pişiriyoruz.
Fırından çıkan ekmeğin üzerine biraz su serpelim ve temiz bir havluya saralım. Bu sayede daha yumuşak bir ekmeğimiz olacaktır.
Afiyet bal ola...
AJVAR
Son dönem kışlık hazırlıklar ve yaşadığımız doğal afetler dolayısıyla ne yemek paylaşmak geldi içimden ne de yazmak. Kendimizi bir girdabın içinde gibi hissettik. Aydınlığı bulamadan kaybolup gidecekmişiz gibi. Her bir can için kalbimiz sızladı. Bu arada doğal afet dedim ama doğallık kısmı çokça konuşulması gereken bir durum. Yaşanılan bu süreçte ruhu acıyanların dışında bir de bu çemberin içinde kalıp anılarını, çocukluğunu, tüm birikimini ve en acısı da hayatını kaybeden canlarımız oldu. Bir olduğumuz algısı yerleşmediği sürece daha doğum kanalından geçme süremiz uzar, gider...
Derken, yeniden hayata adapte olmaya başlayıp tarifleri de ufak ufak sizlerle buluşturmaya başlamalıyım diye düşünerek uzun bir aradan sonra yayınlarıma başlıyorum.
Bizim evde konserve denilince annemdir uzman. Eline emeğine sağlık... Diğer karışım tariflerini de eğer yaparken kaçırmaz isem sizinle paylaşırım. Kendisi ölçüsüz çalışır ve bir daha aynı ölçüyle o yapılan her ne ise pişemez. Bu arada bu tarifi soracak olursanız ölçeler benden pişirmesi annemden. Hadi afiyet bal ola...
- 3 kilo kapya biberi
- 2 kilo patlıcan
- 2 kilo domates
- 1 kilo havuç
- 2 baş sarımsak
- 1 küçük çay bardağı elma sirkesi
- 4 küçük çay bardağı zeytinyağ
- 2 tatlı kaşığı kalın tuz
- Yağ biberini ve patlıcanları fırında ya da mangal ateşinde közleyip soyalım.
- Havuçları soyup küçük küçük doğrayarak buharda pişirelim
- Domatesleri robotta çekip, tencerede suyunu çekene kadar pişirelim.
- Suyu çekilince közlenmiş patlıcan ve kapya biberi ardından buharda pien havuçları ilave edip blenderdan geçirelim. Biraz daha pişmeye bırakalım. Sos yoğun bir kıvam almaya başladığında ocaktan alalım.
- İçerisine soyulmuş sarımsakları, sirke, zeytinyağ ve tuzu ilave edelim.
- Tekrar blenderdan çekelim ve ocakta biraz daha kaynataıp hemen sıcağıyla kavanozlara alalım.
- 300 cc' lik kavanozlardan 10 tane çıkıyor.
Kendinizi son dönemlerde nasıl hissediyorsunuz? Artık bunalmış, yılmış, hayatın anlamsızlığına doğru yol almış bir moddamısınız? Çoğumuz aynı hisleri zaman zaman paylaşıyoruz. Yeni normal denen algının tam da ortasına düşmüş bulunan insan yavrularıyız vesselam.
Bundan sonra, ayak uydurmaktan başka yol olmadığından değil de dönüşümü severek kabullenmek gerekiyor kanımca. Hiç öyle bakmayın, her şeyden vazgeçerek değil deneyimlere açık olarak hayatın tadını çıkarmak daha besleyici olacak bizler için. Bu arada bu yazdıklarım onaltı aydır dikkatle özenle davrananlar için. Bir kısım zaten umursamadan, bir diğerinin hayatını gasp ederek geçirdi son dönemleri.
Çarşı pazar vazgeçmeden dolaşanlar, parti çıkışlarında parası neyse veririzciler, bana bir şey olmazcılar ve hepsinden beteri virüse inanmayanlar, hepsi ayrı telden çalarken bizler gibi, eşini dostunu görmeden bir yılı aşkın süredir kapananları, esnafı ve sağlıkçıları düşünen yok, maalesef ki!
Takip ettiğim ülkelerdeki uygulamalara bakıyorum anlamı olmayan kısıtlamalar söz konusu tıpkı bizimki gibi. Örnek mi, hemen verelim. Ülke değiştirip karantina sürecinde olan bir kişi öğle saatleri 10:00-12:00 arası dışarda dolaşabiliyor. Yani kişi virüsün bulaşma saatleri gelene kadar dilediği gibi dolaşabiliyor. Havalimanında beklerken koltuklara boşluklar dahilinde oturabiliyorsunuz ancak uçakta virüsün bulaşmayacağına dair bir kanı oluşmuş ki yan yana oturup sırasıyla yemek yiyebiliyorsunuz. Ne kadar güzel.
Bu silsile içerisinde, kimsenin hayatını gasp etmeden ama kendi hayatımızdaki anları da önemsizleştirmeden bir hale yola koymak gerek artık diye düşünüyorum. Sizce de öyle değil mi?
Aşı olmak mı evet, olabilir. Aşı olmayı istemek de istememe gibi bir tercih. Benim hastalığı geçiren bir kişi olarak bağışıklık kazandığım söylenebilir değil mi ancak yine de aşı olmam gerekli. Neden? Aşıyı bir, iki, üç, beş... Kaç defa olduğumda tam olarak bağışıklık kazanmış olacağım. Bağışıklık kazandığımda bir diğerine bulaşıcılığı azaltmış olacak mıyım? Bağışıklığı hangi varyanta karşı kazanmış olacağım? Aşı olduğumda neden tüm sorumluluğu üzerime almam gerekiyor? Aşının ikinci dozunun yetişkinler üzerinde yüzde 60 uygulandığı haberlere yansıyan İngiltere’de neden vakalar tırmanışa geçti? Bu soruların cevabını bulduğumuzda sorgusuzca aşı sırasına girilebileceğini düşünüyorum.
Tam da bu noktada kişisel özgürlüğünün üzerinde bir diğerinin hakkının olduğu rahatlıkla konuşulurken bu yeni normale sen ne dersin?